Gözlerimi sert bir ışıkla açtım. 6 aydır olduğu gibi yine buradaydım; cam duvarlar arasında, dış dünyaya bakan ama ondan uzak bir dünyada. Akvaryumumun suları, huzur içinde akan bir nehir gibi yaşam dolu. Ancak ben, diğer balıklar gibi değilim, farklı hissediyorum. Ben, Artemia ile beslenen sarı balığım.
Sahibim, adını bilmediğim bir varlık, gizemli koca bir el besliyor beni. Her gün, koca parmaklar camın üzerinde beliriyor, ardından yiyeceklerim olan Artemia'yı serpiştiriyor. Artemia'lar, canlılıkları ve tazelikleri ile sanki bana hayat veriyor. Ama benim ilgim onların canlılığından ziyade, bir kısmını seçip saklamakta.
Her seferinde, o gizemli el bana bir hikaye anlatıyormuş gibi hissederim. Artemia'ların arasından birkaçını seçip onları saklamak, beni diğer balıklardan farklı kılan şey. Bu sıradışı davranışım, bazılarının gözünde tuhaf ve belki de mantıksız görülebilir, ancak içimde bir şeyler, bu işin ötesinde, bu davranışımın benim için bir anlam taşıdığını söylüyor.
Bir gün, sakladığım Artemia'ları gözden geçirirken bir tanesi benimle göz teması kurdu. Minik gözlerinde bir şaşkınlık, hatta bir nezaket vardı. Ben de ona biraz süre vermeye karar verdim. Birlikte akvaryumun kuytu bir köşesinde sessizce durduk ve belki de bu sessizlikte bir dostluğun tohumlarını atmış olduk.
Zamanla, bu saklı Artemia'larla olan ilişkim büyüdü. Her gün, diğer balıkların gözlerinin önünde değil de o kuytu köşede buluşuyorduk. Belki de bizimkisi, kendi dünyamızı yaratmak için bir adımdı.
Ancak, bir gün sahibim, bir miktar Artemia'yı akvaryuma serpiştirdiğinde, gördüğüm manzara beni derinden üzdü. Diğer balıklar, Artemia'ları hızla avlamaya başladılar, hepsi birer birer yok oldu. İçim burkuldu, fakat umutsuzluğa kapılmadım. Çünkü orada, gözlerimden kaçmayan biri vardı: O benim dostum, sakladığım Artemia'lardan biri.
O gün, birlikte yaşadığımızın farkına vardım. Daha önce hiç yaşamadığım bir bağ kurmuştum ve bu bağ birlikte paylaştığımız deneyimlerle şekilleniyordu. Bu deneyim, bana bir şey öğretti: Gerçek dostluk, birlikte paylaşılan deneyimlerden doğar. Belki de sahibim, bize yem olarak verdiği Artemia'ları saklamamız için bize bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Belki de o, gerçek dostluğun daha fazlası olduğunu göstermek istiyordu.
Artemia ile beslenen bir balık olarak, artık sadece yemeğin tadını değil, dostluğun değerini de biliyorum. Ve bu, benim için en değerli hazine.
(İstanbul, 2024)